Turkiye yolcusu kalmasin!

Yaklasik 1,5 sene sonra, tekrar Istanbul yollarina dusmemize cok az kaldi! Artik New York’ta degil de Charleston’da yasadigimiz icin yolumuz biraz daha uzadi. Saat farki da Turkiye’nin saatleri geri almamaya baslamasiyla 8 saate cikti. Eh, bir de bu sefer Leyla’yla bas basa ucacagim icin toplamda yaklasik 1 gun surecek yolculuk da azicik azicik gozume buyumeye basladi. 

Sirf yolun gozumde buyumesi de degil, Turkiye’de gecirecegimiz bir ay icin o kadar cok plan yaptim ki, “tatil”e mi gidiyorum maratona mi belli degil! Bu maraton benzetmesini Londra’da yasayan ve her Turkiye ziyaretinden benim gibi hasati cikarak donen arkadasim yapti, cok begendim! Fakat ne yapayim; artik Turkiye’ye en iyi ihtimal senede bir gidiyoruz. Hem Istanbul’da hem de Gaziantep’te ailemiz var. Gorusmek istedigim insanlar o kadar cok ki! Gorusmekten kastim gercekten birlikte bol konusmali zamanlar gecirmek. Yoksa mesela Aralik’ta, hem Leyla’yla benim dogum gunlerimiz icin, hem de yilbasi icin ailece toplanilir; fakat o toplantilarda o kadar kalabalik oluruz ki kimseyle konustugumdan bir sey anlamam. Hele bir de fonda Leyla varken 🙂 Iste o yuzden ozledigim herkesle doya doya zaman gecirmek icin cok siki bir takvim hazirlamam gerekiyor. 

Bu sefer bunlara ek olarak bircok etkinlik icin de biletim var! Kendi dilimde tiyatroya gitmeyi, sinemada film izlemeyi, sevdigim bir sarkicinin konserine gidip kalabalikla bir agizdan sarki soylemeyi oyle ozledim ki bunlardan da eksik kalmak istemedim. Leyla benim disari ciktigim birkac gece annemle uyumakta sorun cikarmaz diye dusunuyorum ama yine de bunca tantana icinde onu iyi besleyemeyecegim, iyi uyutamayacagim, bir de ulke/sehir/ortam degistirecegimiz icin mikroplara maruz birakip hasta edecegim diye de endiseleniyorum. Diger bir endise de, her Turkiye’ye gelisimde maruz kaldigim sitemlerin tekrarlama korkusundan kaynaklaniyor. Herkesle esit zaman gecirmek o kadar zor bir is ki, hicbir zaman mumkun olmuyor. Haliyle her zaman maalesef kirilan ve gucenen birileri oluyor. Bazi durumlarda da, tam tersine, ozledigim insanlarla bir program ayarlamak icin kirk takla atmam gerekiyor. Aslinda herkes isinde gucunde oldugu icin biraz agirdan alabiliyorlar program yapma isini, fakat bazen ben bunu cocuk gibi uzerime alinip kirilabiliyorum! Zaten, diger bir zorluk da ben buraya ilk geldigim zaman bekar olan neredeyse herkesin su an evli ve cocuklu olmasi. Ilk seneler rahatlikla “hop hadi Kadikoy’de bulusalim” diye yapilan planlar, simdi bir ton asamadan gecerek gerceklesiyor.  

Bildiginiz gibi, buraya yerlestigimiz gercegini daha yeni yeni kabulleniyorum. Buraya yerlesmek aklimizin ucundan gecmezken bile Turkiye tatillerinde benim icin fonda devamli dramatik bir muzik calardi, su kadar gun kaldi bu kadar gun kaldi diye… Simdi biliyorum ki Istanbul’a hep uzaktan bakacagim. Bu gercegi bilip, orada gecirdigim zamani huzunlenerek degil de, “oh, ne mutlu” diyerek gecirmek icin de ozel bir caba harcayacagim bakalim… Zannederim ki, cok ozledigim kazandibinden bir kasik almak veya ozleminden kendisine bir siir yazacak kivama geldigim doner sandvicten bir isirik almak beni bu mutluluga hemencecik ulastiracak 🙂 

2 comments

Yorum bırakın