Hipoplastik sol kalp sendromlu cocuklari olan ailelerle ve bu sendroma sahip en yasli insanlarla (30’lu yaslarindalar henuz) tanismak icin Chicago’ya geldik.
Bu seyahat Leyla’nin ilk ucak yolculugu olacakti. Kardiyologu ucus icin bir sakinca yok dedi ama ben yine de tedirgindim. Neyse ki ucus saati Leyla’nin yatma saatine yakin bir saatti. Leyla Hanim da cok usluydu takside, havaalaninda, ucaga ilk bindigimizde… Fakat ucak bir saat rotar yapinca, o bir saati tikis tepis ucakta gecirmek zor oldu kucagimda Leyla’yla. Bir de, kalkista kulaginda olusacak basincin etkisini azaltmak icin tam kalkarken vermek istiyorduk sutunu, garibim ac kaldi. Sonra cok sukur kalktik da, o da sutunu icti uyudu. Tum yolu da uyuyarak gecirdi. Inince uyanmasina ragmen yine de cok tatli ve usluydu. Otel odasini cok degisik buldu ve pek neselendi. Gece uykusunun ortasinda uyandirilmasina ragmen oyuncu havasina girdi, bize laflar atmaya basladi. Hatta o kadar ki, ben yoksa bir daha uyumayacak mi diye dusundum. Neyse ki uyudu 🙂
Ha bir de, bebekle havaalani kontrolleri cok zormus meger onu ogrendik. Leyla’nin cantasi kontrole takildi ve bir gorevlinin gelip cantayi acmasi bin yil surdu. Biberondaki sutleri incelemek istediler ve bunun icin gelen gorevli resmen bir laboratuvar kurdu, sutler uzerinde deneyler yapti (!). Sonunda oluru verdi de bekleme fasli bitti…