Aralık*

*Türkiye’de, Atatürk devrimine değin Arapça’da “ocak” anlamına gelen “kânûn كانون” sözcüğünden Kânûn-i Evvel, Kanunuevvel, Kanunievvel, Kânunuevvel olan ayın adı Cumhuriyet’ten sonra İlk Kânun, İlkkânun olarak kullanıldı, 10 Ocak 1945’te kabul edilen 15 Ocak 1945’te yürürlüğe giren ve dört ayın adlarını değiştiren yasa ile ayın adı aralık yapıldı.  Kaynak: Wikipedia

Yine bir yil sona eriyor ve zaman su gibi akip gidiyor. Her yeni yila girisimizde, ilkokuldayken tahtaya “ders-konu-tarih” uclusunu yazarken 2000 yilini dusundugumu ve 2000 yilinin bana ne kadar uzak geldigini ve 2000 yili gelince 14 yasinda olacagimi hesaplayip “vay be” dedigimi hatirlarim. 14 yas gozume o kadar, o kadar buyuk gelirdi ki anlatamam. Zaten, nedense, hicbir zaman buyuyecegime ve mesela 30’lu yaslara gelecegime de inanmamistim. Her dogum gunumde, “vay be, gercekten bu yasa kadar geldim mi yani simdi ben?” diye sasiririm. Hala…

Neyse, 2018’e girecek olmamizin acayipligi bir yana, Leyla’nin 2. yas gunu de giderek yaklasiyor. Bu dogum gunu bizim icin biraz da buruk bir dogum gunu olacak diye dusunuyordum hep, cunku 3. acik kalp ameliyati icin beklenen kriter, Leyla’nin 2 yasinda olmasiydi. Yani, “oleey, Leyla 2 yasinda” sevincinin yaninda, sinsice kenarda bekleyen bir ameliyat korkusu vardi. Bu ameliyatin da zamani net degildi; oyle olunca, yani biz kardiyologu ve cerrahi arayip ameliyat icin zaman belirlemedikce de, “sanki bu ameliyat hic olmayacak, Leyla zaten sapasaglam” gibi bir yalan dunyanin icine dogru girmeye baslamistim. Sanki butun bu surec bizim basimizdan gecmemis gibi aptal bir iyimserlik, safca bir umut icinde buluyordum kendimi. Insan hafizasi bir garip, kotu tecrubeleri ne kadar da hevesle silmeye calisiyor. Tum bu surec sonunda Leyla’nin gogsundeki ameliyat izine, benimse ruhumda acilan yaralara ve hatta elimizdeki fotograflara veya ne bileyim Leyla’nin hasta kayitlarina ragmen boyle seyleri umabilmek cok acayip. Neyse, sonuc olarak tabi ki kardiyolog ve cerrahla irtibata gecmemiz gerekti. Oyle olunca da, anjiyo ve 1-2 gun sonrasinda olacak ameliyat icin Subat-Mart aylarinin dusunuldugunu ogrenmis bulunduk. Bunu duyunca sanki hafifledim. Sanki resim netlesti ve ben neye karsi savasmam ve dik durmam gerektigini tastamam gordum. Bilmiyorum nasil izah edebilirim bunun mantigini ama sanirim sonunda olacak olan sey ne kadar korkutucu olsa da, yine de o olacak seyin zamanini bilmek insani rahatlatiyor. En azindan bir suru bilinmeyenli bu denklemin, bir bilinmeyenini artik biliyoruz. Sanirim sebebi bu.

Daha birkac ay once tasindigimiz Charleston’da, Leyla’nin dogum gununu birlikte kutlayabilecegimiz cok kimsemiz yok (buraya dramatik muzik gelecek!). O sebeple ben de soyle bir cozum buldum: Ise basladigimizdan beri; bize cok yardimi olan komsu labdakileri ve bizim hocayi (hoca demeye de dilim varmiyor, zira kendisi bizden 3-4 yas buyuk!) bize cagirmak istiyorduk fakat aylardir hastalik dongusunde oldugumuz icin bir turlu cagiramamistik. Ben de nihayet hepsini Leyla’nin dogum gunune yakin bir gunde cagirdim. Insanlara, toplanmamizin bir sebebinin de Leyla’nin dogum gunu oldugunu soylemedik ki hediye stresine girmesinler. Emrivaki yapip, onlarla birlikte bir pasta keseriz Leylacik da sevinir. Bu da boyle bir yas gunu olur 🙂

Evimiz, gozumuzun-bebegi-ilk-gercek-yilbasi-agacimizla zaten her turlu kutlamaya hazir 🙂 Agaci secmesi de suslemesi de ayri bir zevkti. Gercek cam agaclari zaten o kadar guzel ve ihtisamli oluyorlarmis ki, hic suslemeyip sadece isik sarsaniz yeter! Evi mis gibi kokutmasi da cabasi. Annem de benim gibi (ya da ben de annem gibi mi demeliydim!) suslemelere ve isiklara bayilir. O yuzden, biz yilbasi agacini yanlis hatirlamiyorsam Kasim sonunda falan hazir edip, taa Ocak sonunda kaldirirdik! Hatta rekor anneannemde! Anneannem de yilbasi suslemelerini cok sevdigi icin, birkac sene evvel ona buradan metal bir yilbasi agaci alip, susleriyle birlikte goturmustum. Moda’daki bir pasajdan da isik almistim. Anneannem onu o kadar sevdi ki, kurdugumuz gunden beri hala oturma odasinda duruyor 🙂

Screen Shot 2017-12-02 at 10.22.05 PM
Anneanneme aldigim metal yilbasi agaci.
IMG_4800
Agac secme alaninda Leyla
IMG_4801
Agacimizin ilk hali, bunun uzerine biraz daha eklemeler yapildi!
IMG_4793
Aralik kizi Leylos

 

Kac senedir Amerika’da olmama ragmen, ilk kez bu sene buradaki butun tatillerin havasina ben de girdim. Bunun galiba iki sebebi var. Birincisi New York’un hissettirdikleriyle ilgili sanirim. Charleston’dan once 6 yil New York’ta yasadik. New York, Istanbul’dan sonra en cok sevdigim sehir olmasina ragmen yasamak icin zor bir sehir. Daha dogrusu insanin kendini asla oraya ait hissedemeyecegi bir sehir. Oyle ki, sanki New York’taki herkes ya New York’un sundugu firsatlar icin, ya kariyerinde sicrama yapmak icin, ya da baska bir sebeple New York’ta; ama ancak ve ancak gecici bir sure icin New York’ta. Sanki kimse oraya ait degil, olamaz da. Oradaki herkes gecici. Bana hissettirdigi buydu sehrin. Charleston ise tam tersi. Sanki kollarini acmis, her geleni bagrina basiyor. Insanlar cok sicak, kibar ve misafirperver. Hayat yavas akiyor. Buraya tasinali birkac ay olmasina ragmen kendimi epey burali gibi hissediyorum. Ikinci sebep, doktoradan sonra Turkiye’ye donmeyi kafama koymus olmamdi. Istanbul hasreti o kadar buyuktu ki, doktorayi bir an evvel tamamlayip donecegim diye resmen aklimi yitirmistim. Gozum burayi hic gormuyordu. Simdi ise, Leyla’nin durumundan dolayi kesin donus diye bir seyin olmayacagi asikar. Hal boyle olunca belki ben de artik mecburen “burali” havasina girdim. Dolayisiyla, belki de New York’un o kadar da kabahati yoktu; degisen belki de sadece benim bakis acim.

 

1 comments

  1. Pinarcigim kac kezdir sana yazayim diye niyetlendim kismet bu guneymis “orasi size çok iyi gelmiş gibi duruyor diye”, gerçekten öyleymiş demek, inşallah her şey gönlünüze göre olur, çok çok sevgiler Leyla yi öperim Arman’a ayrica çok selamlar sevgiler canım

    Beğen

Yorum bırakın