Leylos Bebeing – 2

Bugun burada asiri soguklar ve kar nedeniyle, okullar ve is yerleri tatil edildi. Yani biz buraya Antalya havasi beklentisiyle geldik ve karsimiza cikan Ankara sogugu oldu da diyebiliriz. Her tasindigim sehre, bir once yasadigim sehrin huyundan ve suyundan goturuyorum sanirim. Zira, New York’ta gecirdigim ilk ay icinde de deprem olmustu! Buraya da New York’un buz havasini getirdik cok sukur.

 

Neyse, bu vesileyle hepimizin evde gecirdigi bir gun daha yasiyoruz. Zaten ne zamandir yok Noel tatili, yok yeni yil tatili derken Leyla’yla evde epey zaman gecirdik (artik okullar acilsa mi ne???). Noel tatili icin teyzemler sag olsunlar New Jersey’den kalkip geldiler. Aman Leyla ne sevindi ne sevindi! Onlar buradayken, ne benim ne de Arman’in yuzune bakar oldu. Yuzumuze bakmamak bir yana, bir de bize kotu davrandi kucuk hanim. Benim kollarimi cimdikleyip veya isirip durdu nedense. Halbuki ne zamandir boyle bir vukuati yoktu. Teyzemler gidince bakti ki yine bize kaldi, o da tekrar kuzu oldu.

Leyla bu aralar sevimliliginin doruklarinda. Hala cok konusamiyor ama bu aralar en sevdigi kavramlar “buyuk ve kucuk”. Kucuge nedense “mini” diyor. Kendisinin isminin de “I” oldugunu zannediyor. Okula yeni basladigi siralarda, adin ne dedigimizde Leyla diye cevap veren kiz tarih oldu. Artik adin ne deyince, “I” diyor. Ya da bir fotografta onu gosterip, bu kim dersem yine “I” diyor. Kizim “I” degil, senin adin Leyla diyorum. Elini iki gogsunun arasina koyup, bir de dogrular gibi basini da sallayarak yine “I” diyor. Simdilerde en sevdigi “cumleler” sunlar:

  • I mini, anne baba buu (buyuk)
  • I mama, buu (mamami yiyip buyuyecegim)
  • I mini, anne baba mini ih-ih (ben kucugum, anne baba kucuk degil)
  • Ev akkabu mis, atta ayakkabu eegh (ev ayakkabisi temiz, disari ayakkabisi pis)

Bunun disinda 19 Kasim’da emzigini cope atti. Emzigine pek duskundu, emzigin adi da “em”di. Aslinda sanirim 1 yas civarinda emzigi birakmak gerekiyor dislerinin duzgunlugu acisindan ama Leyla hala cok duskundu, biz de uzerine varmadik. Bu sonbahar ust uste cok hastalaninca, emzikten de mikrop kapmasin artik diye emzigi biraktirmaya karar verdik. Oncesinde Leyla Hanim’la bu konuyu konustuk, anlattik. Dedik ki, “bak artik sen buyudun, bebek degilsin”. “Bak annenin babanin emzigi yok, cunku anne baba buyudu.” “Sen de artik mini abla oldun, o yuzden emzige bas bas dememiz lazim”. Sonra bir takvim yaptim, 1 haftalik. 1 haftanin sonunda emzige bas bas dedigimizi isaretledim. Cizimim o kadar berbat ki aslinda. Yine de bir emzik cizdim yanina da el cizdim galiba bas bas demek icin. Her gun takvime carpi attik. Sonunda emzige bas bas deme gunu geldi catti. Leyla cok “cool” duruyordu ama ben herhalde tam olarak basina gelecekleri anlamadi, o yuzden boyle duruyor diye dusundum. Cunku, “kizim bak bugun emzigi cope atacaksin, degil mi?” dedigimde, sakin sakin kafa salliyordu. Neyse, sonunda copun yanina gittik ve Leyla emzigini cope atti! Geri kalanlari da ona gostermeden biz attik, hatta 2-3 tanesini ne olur ne olmaz diye sakladik. Emzigini cope atmasina karsilik biz de ona hediye verdik. Minnie Mouse’u cok sever olmustu birkac zamandir, biz de ona Minnie Mouse’lu bir oyuncak aldik ve dedik ki bak sen emzigini cope attin, anne baba cok sevindi sana Minnie aldilar. Daha sonra Leyla hic emzigini sormadi. Bazen “em?” deyip yuzumuze bakiyordu ve muzip muzip gulumsuyordu. Biz de, “evet, nerede em Leyla” diye sorunca, “atti” diyordu. Hatta soyle demisti bir kere, cok gulmustuk: “I em atti, anne baba Minnie”. Meali, “ben emzigi attim, anne baba bana Minnie aldi”. Bazen sagda sola Leyla’dan buyuk cocuklar goruyoruz emzikli, o zaman Leyla soran gozlerle bize bakip “em?” diyor. Yani, “ne is? hani sadece bebekler emzik emerdi?”. Iste oyle olunca acikcasi ben ne diyecegimi bilemiyorum. Neyse ki, Arman diyecek bir seyler buluyor da gecistiriyor.

 

Emzik olayi bu kadar basariyla cozulunce, artik su gece sutlerini de biraktiralim dedik. Cunku Leyla hala geceleri 2-3 saatte bir -hem de biberondan- sut iciyordu. Ilk baslarda, ameliyat icin kilosu onemli diye biraktirmadik ama bu aralar istahi epey duzeldi. Oyle olunca bu izdirap artik bitsin dedik. Yine emzikteki gibi Leyla Hanim’la konusmamizi yaptik. “Kizim artik sen mini ablasin, bebek degilsin.” “Anne babalar, ablalar abiler gece uyuyunca sabah olana kadar kalkip yemek yemezler.” “O yuzden sen de artik gece sut icmeyeceksin, tamam mi” dedik. Biraz durdu dusundu, Allahim yine bunlar benim basima ne aciyorlar dercesine suratimiza bakti. Sonra olur dedi (kafa salladi). Ben hizimi alamayip, “bir de artik bu bebek biberonlarina da bas bas dememiz gerekiyor, artik sen abla biberonundan sut iceceksin” dedim. Onu da hevesle kabul etti ama cocukcagizin kafasi karisti sanirim. Sut var mi yok mu emin olamadi galiba. Ben de izah etmek icin tekrar anlattim, “artik gece uyurken sut icmek yok, ama okulda ve yatmadan once sut var fakat bebek biberonundan degil, abla biberonundan” diye. Hala cok anlamadi gibi geldi, pisman oldum biberon isini de karistirdim diye.  Leyla, bu olayi da soyle ozetledi: “Bye bye, baby bababa (sute nedense “bababa” diyor), hi, abla bababa”. Yani, bebek biberonlarina gule gule; artik abla biberonundan icecegim. (Yaziya 5 gun sonra buradan devam ediyorum). Bugun, gece sutlerini birakali 8 gun oldu. Ilk gece haric hic “bababa” diye aglamadi ama o gunden beri hep sabahin kor saatlerinde kalkmaya basladi (5-5.30!). Yani yine basimiza is actik sanirim… Bakalim ne zaman normal bir yatma-kalkma saatine kavusacagiz!

IMG_4382
Bye bye, baby bababa!

Bu aralar epey buyumesinde 2 aydir Cumartesi gunleri gitmeye basladigimiz muzik derslerinin ve kitap okuma saatinin de etkisi var. Muzik dersi dedigim 45 dakikalik bir aktivite, aslinda tam muzik dersi degil. Derste 3 muzisyen var; biri org, digeri bateri, oburu de gitar caliyor. Her 45 dk ayni hosgeldin sarkisiyla basliyor. Tum cocuklar tek tek isimleriyle selamlaniyor, onlara el sallaniyor. Hosgeldin sarkisinin bir yerinde “zipla, zipla” diyorlar; Leyla’nin hali gorulmelik. Bizimkisi hala ziplayamiyor ama oyle bir gayretle yaylaniyor ki, cok guluyorum. Sonra yine baska bir sarkiyla ritm tutuluyor, daha sonra sekiller uzerine, hayvanlar uzerine ve rakamlar uzerine aktiviteler var. Hatta bir de gitar calan abimizin siharbazlik yaptigi kisim var. Dersin bir yerinde de koca bir sandik aciliyor ve cocuklar sandiktan bir muzik aleti kapmak icin kosturuyorlar. Derse ilk bir iki gidisimizde Leyla dibimden ayrilmiyordu, asla ortaya gidip diger cocuklar gibi sandiktan bir seyler almaya calismiyordu. Simdiyse ozguveni epey artti, en onde kosuyor sandiga! Az kalsin unutuyordum, her hafta degisik bir ulkeden muzik aleti ogreniyorlar bir de. Ogreniyorlar dedigim elden ele geziyor alet, cocuklar da deniyorlar calmaya calisiyorlar. 45 dakikanin sonunda da cocuklar butun muzik aletlerini istedikleri gibi calabiliyorlar. Ben mi daha cok egleniyorum, Leyla mi belli degil!

IMG_4876

 

 

Screen Shot 2018-01-07 at 1.29.24 PM
Izlemek icin tiklayin.

Muzik dersi 10 gibi bitiyor, sonra da yakinlardaki kitapciya gidiyoruz. Orada da her Cumartesi saat 11’de cocuklar icin kitap okuma saati var. Her hafta degisik bir calisan kitap okuyor ve her hafta tabi degisik bir kitap okunuyor. Noel zamani Noel kitaplari okunuyordu mesela. Kitap okuma saati bitince de kitapla ilgili cikartmalar veya boyama sayfasi veriliyor. Ortaya da koca bir kutu pastel boya koyuyorlar, cocuklar cok egleniyor. Daha da guzeli, kitapcinin cocuk kisminda bir suru oyuncak var (tren rayi ve rayda giden arabalar ve trenler en revacta olani); cocuklar kitap saati baslayana kadar onlarla oynuyor. Veya kitap saati bitse de hala kimse eve gitmek istemiyor, cunku koca bir oyun alani gibi kitapci. Ben bile eve donmek istemiyorum! Ayrica kitap okuma saatinde okunan kitaplara da bayiliyorum! Yine Leyla’dan cok ben egleniyorum orada da galiba 🙂

IMG_4884

IMG_4888
Ayakkabilarini boyle capraz baglamayi nereden ogrendi bilmiyoruz!

IMG_5961

IMG_4885

Leyla’nin boya yaparken en sevdigi sey ay dede cizmek. Ay dede cizerken de,  “ay dede ay dede/ senin evin nerede” sarkisini soyluyor, tabi kendi dilinde yani soyle: “Ay dede ay dede/ ev ev ev” 🙂 Bu aralar en sevdigi renkler pembe ve mor. En sevdigi sey de sanirim bebekler. Canli olur, cansiz olur fark etmez! Zaten anladigimiz kadariyla disarida gordugu gercek bebekleri de oyuncak saniyor. Baby de baby diye hic susmuyor. Kreste sinifa birakir birakmaz hemen bir tane oyuncak bebegin yanina kosuyor. Bebekleri o kadar sevdigini gorunce biz de bir oyuncak bebek alalim dedik. Emzigi var; yatagi, battaniyesi, yastigi, biberonlari, bezi, pisik kremi, banyosu, sabunu var da var. Oh, bununla artik bol bol oynar, oyalanir dedik ama ner’dee? Yine geliyor yanimiza, “baby akaka” diyor. Yani bebek altini kirletmis. E iyi diyoruz, temizle. “Anne” diyor. Kendi basimiza is actik anlayacaginiz. Devamli baby’i giydir, soy, yika, besle ve altini degistir! Neyse tabi abartiyorum, kendisi de epey oyalaniyor bebekle ama bazen zaten hasatmiz ciktigi anlarda bir de bebegi getirip, yok efendim bebek agliyor, sunu bunu istiyor dediginde gozume bir seyirme geliyor!

Bu yaziyi 4 farkli gunde yazdim. Iyice corbaya dondu. Dun tam “oh, tamamlayacagim” derken Leyla ateslendi, yine yazi yarim kaldi. Simdi yeni bir macera ile karsilasmadan noktalayayim artik. Unuttugum kimbilir ne guncellemeler var ama ne yapalim, bu kadarini yazabilmeme sukur. Son olarak, en sevdigimiz Leyla kelimelerinden biriyle bitireyim yaziyi: “non”. Yani don, kulot demek 🙂

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s