Evet, konumuz yine benim bitmek bilmez Istanbul hasretim! Bunca yildir gurbette olunca artik anladim ki, benim Istanbul’dan ayri kalmaya dayanma surem en fazla 6 ay! 6 aydan sonra kimyam bozuluyor sanki!
Bu aralar, o kadar cok arkadasim Instagram hikayelerinde ust uste Istanbul’dan videolar ve fotograflar paylastilar ki bu kadar olur! Hatta sirf arkadaslarim degil, sevdigim oyuncular da boyle seyler paylasir oldu. Bir bakiyorum karsimda Istanbul’dan harika bir gun batimi veya pembe-mor-kizil bir gokyuzu altinda ve sehrin isiltisi esliginde nefis bir vapur yolculugu! Ya da dunyada en cok sevdigim yerden, Kadikoy Rihtim’dan, nazli nazli suzulen vapurlari gosteren bir video! O an o kadar tuhaf oluyorum ki! Tarif etmek zor. Sanki benim iplerim baska birinin elinde ve o el beni o goruntulere dogru cekiyor! Resmen tum benligimle bir yere cekildigimi hissediyorum! Her sey o kadar tuhaf ve anlamsiz geliyor ki o anlarda! Bulundugum yerde kendimi emanet hissediyorum.
Istanbul’da yasarken, her gun Istanbul’un turlu cilesini cekerken zor bela eve gelip bu yaziyi okursaniz bana hic hak vermeyeceginizi biliyorum. Sehrin kalabaliginin, sehirdeki insaat ve AVM sayisinin, trafikteki arac sayisinin bunlarin hepsinin ben buraya tasindiktan sonra bile ne kadar cok arttiginin farkindayim. Calisan arkadaslarimin cogunun servislerde veya kendi arabalarinda sabahin koru yollara dokuldugunun, aksam da korkunc bir trafikte saatlerce cile cekerek eve donduklerinin de farkindayim. Bunlardan baska bir suru konuda, Istanbul’un diger dunya metropollerine gore dokuldugunun de elbet farkindayim. Ama ne yapayim? O kadar cok seviyorum ki Istanbul’u bunlari gozum gormuyor! Orada yasasaydim belki her gun ben de kufredecektim bircok seye ama yine de sevgim oyle buyuk ki, gunun sonunda yine de iyi ki burada yasiyorum diyecektim.
Benim Istanbul’a resmen asik oldugumu beni taniyan herkes tabi ki biliyor. Buraya tasindigimiz ilk yillarda annem bana Istanbul’dan neredeyse hic fotograf atmazdi. Artik en sonunda ben yalvarirdim, hele ki mesela erguvan mevsimiyse… Veya babamla Moda’ya yuruyuse gidip geldiklerini asla bana anlatmazdi, ben sonra babamdan duyardim. Anneme soracak olursaniz; benim zaten burada zor durdugumu bildigini, bir de boyle fotograf ve videolarla aklimi celmek istemedigini soyleyecektir. Nitekim bir keresinde ben bu konuda epey ustune gittigimde bana da soyledi. Tamam, tabi ki fotograflari ve videolari gordukce hasretim iyice artiyor ama ote yandan cok mutlu oluyorum, kendimi orada hayal ediyorum. Hayatin benim hatirladigim gibi aktigini gordukce cok seviniyorum.
Gurbette bu kadar yil gecmesine ragmen, hala Amerika’da gecirdigim zamanlar bana sanki yatili okulda okuyan bir ogrenciymisim hissini veriyor. Yaz tatili gelecek ve ben Istanbul’a ve tum sevdiklerime kavusacagim gibi cocuksu bir beklenti icinde buluyorum kendimi zaman zaman. Ilk senelerde kendimle epey kavga ettim, kendimi Amerika’da doktora yapan diger arkadaslarimla kiyaslayip durdum. “Bak, cogunluk halinden mutlu bile, ozleyenler de senin gibi kafayi siyirmamis” diyerek kendimde bir anormallik oldugunu dusundum. Eh, bunca sene suren kavgalardan sonra hala ayni yerde olunca, ben de kendimi rahat birakmaya ve ben de boyleyim ne yapayim diye kendi kendimle uzlasmaya karar verdim.
Bu yaziyi Instagram’da Istanbul videolari ve fotograflari paylasip beni cok mutlu eden tum arkadaslarima ithaf ediyorum 🙂