“Hastanade altinci gun” dedigim gun, aslinda hastanedeki son gunumuz oldu. Once bir kagit imzaladik “evet, taburcu olmayi kabul ediyoruz; evde Leyla’ya nasil bakacagimizi anladik” diye, sonra da saliverildik hastaneden. Hatta o gun teyzemler ziyaretimize gelmisti, onlar da kendilerini bizim toparlanmamiza yardim eder halde buldular.
Taburcu olmasina olmustuk lakin taburcu olup dondugumuz ev tabi ki Charleston’daki esas evimiz degildi. Bize New York’taki kardiyologumuzdan bir takip randevusu ayarlandi ve Charleston’a dogru yola cikmamiz icin kardiyologun her sey yolunda demesini bekledik. New York’ta kaldigimiz evde daha ilk gecirdigimiz aksamda (yani tum bu hastane surecleri baslamadan 2 gun evvel) Leyla, “mis eve gidelim, mis eve gidelim” diye tutturdu. Anladik ki, Charleston’daki evimize “mis ev” adini takmis. New York’taki ev ise “mis ev i-ih”mis.
Taburcu olduktan sonra Leyla, dogal olarak cok ama cok mutsuzdu. Epey de agri icindeydi. Iki ayri agri kesiciyi donusumlu olarak icmesine ragmen hicbir pozisyonda rahat edemiyordu. Kucakta tutuyoruz olmuyor, kucagimiza yatiriyoruz olmuyor, ayakta zaten duramiyor, koltukta bile yeni oturmayi ogrenmis bebek gibi duruyordu. Bir de “mis ev”imizde olmamamiz iyice bu duruma tuz biber ekti. Neyse ki, hatirlarsaniz Leyla’ya hastanede kaldigimiz surecte onu oyalayabilmek icin epey oyuncak almistik. Bu oyuncaklarin neredeyse hicbirini hastanede kullanamadik, cunku tum hastane sureci boyunca Leyla zaten baygin yatar haldeydi. Iste, tum bu oyuncaklar New York’ta kardiyolog randevumuzu bekledigimiz gunler boyunca resmen hayatimizi kurtardi.
O gunlerde, bir de Leyla’nin gecirdigi deneyimler sonunda uykuya dalmaktan ve uyanmaktan korkar hala gelmis oldugunu fark ettik. Herhalde iki kez genel anesteziden uyandiginda da kendisini aci icinde buldugundan, artik asla uyumak istemiyordu. Veya eskaza uyuduysa da illa ki aglayarak uyaniyordu. Epey zorlu gecti o gunler. Hastaneden taburcu oldugumuza ve ameliyati sag salim atlattigimiza tabi ki cok seviniyorduk, fakat Leyla tabi ki eski Leyla degildi ve gozumuzun onunde aci icindeydi.
Neyse ki kardiyolog randevusunda da her sey olumlu sonuclandi ve biz hemen o aksam Charleston’a dogru arabayla yola ciktik. New York-Charleston arasi arabayla yaklasik 13 saat. Leyla yol boyu mumkun oldugu kadar uyusun diye Leyla’nin uyku vakti ciktik yola. Evimize geldigimizde oyle sevindi ki garibim. Belki de bir daha bu evi gorecegini bile ummuyordu, kimbilir. Biz ona New York’tayken hep anlattik tabi, “ilaclarini iceceksin mis olacaksin, doktor amca tekrar kalbinin fotograflarini cekecek. Eger, Leyla mis olmus derse biz de mis evimize gidecegiz” diye ama artik bize ne kadar inaniyordu Allah bilir.
Charleston’a bir Cuma sabahi donduk. Hemen ertesi gun de Leyla’ya moral olsun ve duzenimize tamamen kavustugumuza ikna olsun diye muzik dersi ve kitapciya gittik.
Muzik dersinde cok ama cok mutlu oldu fakat cok cekingendi. Daha dogrusu hala cok gucsuzdu, daha ameliyatin uzerinden sadece 10 gun gecmisti. O yuzden hep benim kucagimda oturdu. Dans etmeye, ortaya gidip oyuncak almaya cok cekindi, hep ben destek oldum. Onun o hali cok dokundu bana ama tabi atlattiklarimizi dusununce buna sahiden uzulecek halim yoktu! Kitapcidaysa iyice nesesi yerine geldi. Sanirim o gun bize olan guveni biraz olsun yerine geldi.
Charleston’a dondugumuzde bir de baktik ki buralara yaz gelmis, oyle olunca hep birlikte bahce islerine soyunduk. Tam bahcemize yeni cicekler ektik ve bahceyi biraz adam ettik dedik ki hop tekrar kis geldi buraya da. Bir yagmurlar, bir firtinalar ki sormayin gitsin. O arada Leyla da okula gitmiyor olmasina ragmen bir sekilde herhalde usuttu ki 3-4 gun boyunca ateslendi. Tam atesi gecti derken, tum vucudu kirmizi kirmizi kabardi. Yeni ameliyatli olmasi sebebiyle ben de her seferinde panik oldum. Neyse ki simdi o kizarikliklar da gecti.
Dedigim gibi 16 Mart Cuma Charleston’a donduk, ben de onu takip eden Pazartesi laboratuvara gitmeye basladim. Arman evde annesi ve Leyla’yla kaldi, zira Leyla’nin ruh hali hala parcali bulutluydu ve illa beni veya Arman’i yaninda istiyordu. Aslinda topu topu iki hafta ayri kalmistim laboratuvardan ama, o iki haftada o kadar yogun duygular yasadim ki, laba donmek cok zor geldi. Fark ettim ki ayni duyguyu 2. ameliyat sonrasi laba dondugumde de yasamistim….
Bu yaziyi sanirim 3 hafta once yazmistim. Bir daha da yazinin basina oturup yaziyi bitirmek kismet olmamisti. Simdi hic olmazsa oldugu gibi sonlandirayim ki, yeni yazilarin onu acilsin dedim. Bu da boyle bir yazi oldu.
Ne de tatlı bir çocuk… Ona sağlık dolu ve güzel bir yaşam diliyorum, sizlere de tabi. Sevgiler.
BeğenBeğen