Leylos Bebeing-4

Bu aralar hep oyun oynamak istiyor. Talep cumlesi de, “aziciik oyuun”! Diyelim zaten sabah kalktigimizdan beri oynuyoruz, artik kahvaltiya oturacagiz, hemen “azicik oyun” demeye basliyor (bir yandan da omzunu kaldirip sag yanagini omzuna suruyor) . Kizim yemegi yiyelim, sonra devam ederiz diyoruz. Yine takilmis plak gibi “azicik oyun” diyor, baska da bir sey demiyor…

Leyla dogmadan evvel gittigimiz dogum dersi sinifinin tum “mezun”larinin dahil oldugu bir Google grubu var, her gun oradan eposta aliyorum. Grupta birisi “cocugumla evden cikmamiz her gun bir saat suruyor, siz bu isi nasil yapiyorsunuz?” diye sormustu, ben de gelen cevaplari okumustum. Genelde cevaplarda gozlemledigim ortak nokta, hep bir dis guc eklemekti ortama. Mesela cocugun giyinmesi uzun mu suruyor? Telefonunuzdan geri sayim aciyorsunuz diyelim 3 dakikaya ayarlayip, hadi bakalim bu bitmeden hemen giyinebilecek misin diye cocugu gereksiz yere gaza getiriyorsunuz ve ise yariyor! O zamanlar bizim boyle bir ihtiyacimiz yoktu. Leyla ne desek yapiyordu. Bu aralar, her sey icin hanimefendiyi ikna etmemiz gerekince bizim de zamanimiz geldi diye dusundum ve Alexa’yi devreye soktum :))

Alexa, Amazon’un gelistirdigi bir sanal asistan. Iste bugun hava nasil, yok 175 santigrat kac fahrenhayt, Isvec’in baskenti neresi gibi sorular sorabiliyorsunuz. Evde akilli baska bir cihaziniz varsa Alexa’yi ona baglayabiliyorsunuz. Mesela bizde evin isiklarini da Alexa yonetiyor; isigi ac/ kapa veya kis/parlak yap diyebiliyoruz. Bir dedigimizi iki etmiyor. Annem bile, ay bu ne guzel seymis her seye tamam diyor dedi :)) Kayinvalidem de Alexa’ya hal hatir sormaya baslamisti bizden gitmeden evvel. Neyse iste Leyla bu aralar her dedigimize karsi cikinca ben de Alexa’yi devreye soktum dedigim gibi. Diyelim oyun oynuyoruz ve 10 dakika sonra sofraya oturmamiz lazim, Alexa’ya 10 dakikalik zamanliyici kur diyorum ve 10 dakika sonra Alexa otunce, elimiz mahkum sofraya oturuyoruz. Cunku Alexa karsisinda anne ve babanin bile boynu kildan ince. Yani Leyla, Alexa’yi bizim de uzerimizde bir otorite olarak goruyor ve bu taktik simdilik super ise yariyor.

Diger bir hayat kurtaran da uzerine yildizlar yapistirdigimiz odul tablosu oldu. Bu tablo buzdolabimizin uzerinde duruyor. Sutunlarda haftanin gunleri var, karsisina yildiz koydugumuz satirlarda ne olacagini ise biz belirliyoruz. Biz; gece boyunca altina yapmamak, kahvalti etmek, mizmizlanmamak, gun icinde tuvaletini yapmak, aksam yemegi yemek ve gece boyunca yataginda kalmak kategorilerini sectik. Bunlari yaptikca karsilik gelen yerlere yildiz koyuyoruz. Eger yapmazsa da, siyah yuvarlak magnet koyuyoruz ki, onlar da kotuyu simgeliyor. Haftanin sonunda, yildiz ve siyah yuvarlak sayilarina gore eger durum iyiyse kucuk bir hediye aliyoruz, degilse de hicbir sey almiyoruz. Bu tablo yemegini bitirmesinde ve evden cikmadan tuvalete gitmesinde cok ise yaradi!

Bu son zamanlarda Leyla’nin dil yetenegi katlanarak artti. Oyle birdenbire oldu ki, ne oldugumuz sastik. Birdenbire uzun uzun cumleler kurmaya basladi fakat vurgular hala yok. O yuzden telesekreter mesaji gibi geliyor kulaga dedikleri 🙂 Bir de telaffuz konusunda daha kirk firin ekmek yemesi lazim, cunku garibim sert unsuzleri neredeyse hic soyleyemiyor:

Havuc = havuk

Domuz = karpuz = gobuz

Dondurma = supurge = gabaga

Tuvalet = gabaget

kirmizi = kibizi

lutfen = nu-en

araba = abiga

bucuk = bugug

happy birthday = abigabi

pembe = baba = beba

tavsan = taffan

En cok kullandigi kelime herhalde “bak”. Her seye bakmak, yani her seyi o da gormek ve her seye o da dahil olmak istiyor. Ya direkt “bak” diyor, ya da “I bak”. Diyelim disaridayken bir bebegin agladigini duyuyoruz, aovvv diyor (ne oluyor gibisine); diyoruz aa bebek agliyor, bizimki hemen “I bak”.

Bundan baska bu aralar en sasirdigim sey; her anlattigimiz seyi pur dikkat dinleyip, biz anlatmayi bitirip sustugumuzda “bi daa” demesi. Yani biz bir daha anlatalim, o da anlattiklarimizi iyice kaydetsin! Bu benim acikladigim bir sey icin de olabilir, Leyla’ya aa hatirliyor musun bir keresinde soyle boyle olmustu diye anlattigim bir sey icin de… Ben anlatmayi bitirdigimde, hele ki hatirliyor musun diye baslamissam, bekledigim tepki evet veya hayir iken, bizim kucuk hanim “bir daha” diyor! Ayni seyi belki 5 defa tekrarlatiyor. Ben de zaten her anlattigim seyi uzun uzun anlatirim, artik agzim kuruyor tekrar etmekten; kizim bak bu son diyorum, “non” diye onayliyor. Ben sonuncuyu anlatip bitirince bu sefer “baba” diyor, yani madem sen yoruldun peki eyvallah, hadi o zaman baba anlatsin! Cok alem bir kiz cok…

Bu aralar diger cok guldugum sey de durup dururken bizim lafimizi bize satmasi. Gecen gun tuvalete girdik birlikte, Leyla tuvaletini yapti. Sonra durduk yere, bana bakti ve “baak varmis” dedi :)) Ay o kadar birden oldu ki bu olay, gul gul oldum. Herhalde annemle evde oldugu zamanlarda, annem Leyla uzun sure tuvalete gitmeyince kizim tuvaletin yok mu diyordu o da yok diyordu. Sonra bir sekilde tuvalete goturup Leyla da cok cis yaparsa, herhalde “baaak varmis” diyordu. Cunku bana birden bire oyle deyince, epey guldukten sonra kim oyle diyor sana dedim, “anneanne” dedi.

Cocuk yetistirmenin en guzel yanlarindan biri, cocugun dediginiz her seye inanmasi (nihohaha). Hani yabancilara Turkce ogretirken nedense hep kufur ogretilir ya, ben de o hesap, Leyla’ya sacma sapan laflar da ogretiyorum. Mesela en sevdigim “pembe, gonlum sende”. Bunu, herhalde, zamaninda gullerin farkli renklerinin ne anlama geldigini okurken duymusum, bunca senedir de aklimda kalmis. Leyla pembe bir sey giydiginde, o pembe seyi gosterip, bu lafi derdim hep. Sonunda o da soylemeye basladi ve tabi komik bir kiz oldugu icin de turetmeye basladi lafi. Mesela, bugun ne renk toka takalim diye sordugumda mavi tokasini gosterip “mavi gonliim sende” diyor 🙂 Bazen de iste yesil bardagi mi istiyorsun sariyi mi diye sordugumda, “sari gonliim sende i-ih” diyor. Yani yesil olani istiyorum diyor uzun yoldan.

Bu gerekli gereksiz detaylari yazmaktan cok hoslaniyorum. Cocuklar cok hizli ogreniyor ve cok hizli bir sekilde yeni yetenekler kazaniyor. Hayatta unutmam dediginiz bir lafini veya hareketini hemen unutabiliyorsunuz siz de, cunku hayat cok hizli akiyor. Durup, firsat buldukca bunlari yazabiliyorum diye cok seviniyorum.

3 comments

Yorum bırakın