Leylos Bebe 2. yas gunune dogru hizla ilerlerken, bi’ durup bazi seyleri unutmamak adina not almak istedim. Bunun en iyi yolu da, bir gunumuzu anlatmaktan geciyor belki de.
Charleston’a 5 Agustos’ta vardik, 20 Agustos’a kadar annem bizimle kaldi. Annem Turkiye’ye doner donmez birkac haftadir sirada bekledigimiz kreste mucizevi bir sekilde yer acildi. Boylece annem dondukten sonra, is durumlarini nasil yapacagiz dememize kalmadan Leyla da okullu oldu.
Efendim, gune artik Leyla o gun kacta kalkmaya karar vermisse elbette o saatte basliyoruz! Neyse, cok dramatize etmeyeyim. Genelde 7’ye dogru ya da en gec 7’de uyaniyoruz. Leyla (her akli basinda insan gibi) yatak keyfi yapmayi cok seviyor, o yuzden o uyanir uyanmaz alip bizim yatagimiza getiriyoruz. Yalniz bu aralar Leyla Hanim’in adeti hem yatarken, hem de daha gozunu actigi an “atta” diye feryat etmesi. O yuzden odasindan alininca attaya gidecek diye sevinirken, bizim odaya getirildiginde bazen bu durumu protesto ediyor. Neyse, oyle veya boyle bizim yatakta yanima yatinca hemen ona ruyanda ne gordun diye soruyorum. Bu soruya ne cevap verecegini bilemiyor sanirim hala, o yuzden ben de isi kolaylastirmak icin, ruyanda kimi gordun diyorum. Genelde cevaplar; anne, baba, ba-a, mee, abla ve bazen de anneanne ekseninde degisiklik gosteriyor. Ba-a dedigi, bir aile ferdi kadar bizim icin onemi olan filli battaniyesi!

Bu battaniyeyi sanirim Leyla daha dogmadan once teyzem almisti. Battaniyenin iki parcasi var; buyukce olani cocugun ustune ortmek icin, el kadar olani da cocugun elinde tasimasi, yatarken yuzune ortmesi kendini guvende hissetmesi icin. Bu ba-a nerelere gitmedi, neler neler yasamadi ki! Bizimle iki ameliyatta da hastanede hazir bulundu, Turkiye’de Istanbul senin, Canakkale ve Arsuz benim gezdi, Amerika’da bile kac sehir degistirdi. Ah ahh, ba-a’nin dili olsa da anlatsa! Iste bu ba-a, Leyla’yla okula gittigi bir gun bir daha geri donmedi ve sirra kadem basti. Hem de o gun Irma Kasirgasi’ndan kacmak icin baska bir sehre gidecektik ve tam da gununde ba-a’yi kaybetmemiz bizim icin cok hos bir surpriz oldu! Allah’tan bir ara tek bir battaniyeye bagimli kalmayalim diye, Amazon’dan kuzulu bir battaniye almistim (onun da adi mee) ve yine Allah’tan Leyla onu da epey sevdi de ba-a’nin olmadigi birkac gunde mee’yle idare ettik. Tabi bu ara ben de uykumun kactigi bir gece hemen e-bay’den, ba-a’nin aynisindan aldim! Gunler sonra birden karsinda tekrar ba-a’yi gorunce nasil sevindi garibim valla anlatamam. Ruyasinda gordugunu soyledigi “abla” da, Lego setinin icinden cikan bir kiz karakter. Leyla nedense onu da cok sevdi, abla abla diye her yere tasiyor. Yakinda onu da kaybedecek!

Iste bu yatak ve giyinme fasli bitince kahvaltiya geliyor sira. Yemek fasillarimiz bir zevkli bir zevkli ki anlatamam! Annemin bizimle kaldigi aylar boyunca ve Turkiye’de gecirdigimiz iki ay boyunca Leyla’yi besleme isi hep annemdeydi. Annem Leyla’ya yemek yedirirken anneme ne icin kizmissam, annem Turkiye’ye dondukten sonra hepsini bir bir ben yapar oldum! Ne demisler, buyuk lokma ye ama buyuk soz soyleme! Bunlardan biri yemek yedirmek icin Leyla’yi hipnotize etmek durumunda olmak. Bu da tahmin edeceginiz uzere birkac Youtube videosunun yardimiyla gerceklesiyordu. O zamanlar sanirim uc video vardi gundemde; birisi Turkce cocuk sarkilari olan, ikisi de Ingilizce cocuk sarkilari olan videolar. Benim kizdigim yemek yerken ne yediginin farkinda olamiyor olmasiydi, cunku cocuk resmen hipnotize halde o videolar karsisinda. Annemse baska turlu yemiyor, dalinca yiyor diyordu. Annem gittikten sonra ben de tipis tipis o videolari actim ve oyle yemek yedirdim maalesef. Leyla, Ocak ayi civarinda 3. acik kalp ameliyatina girecek olmasa, sagligi yerinde bir cocuk olsa gercekten ne yedirmek icin ugrasirdim, ne de yemiyor diye uzulurdum ama iste kilosu onun icin hayati onem tasiyor. Neyse, anneme o kadar soylendikten sonra anacigizim gittikten bir iki hafta sonra bir de baktim Arman Leyla’ya Kindle almis! Video izletecegiz diye bizim telefonlarin sarji hep bitik geziyorduk, bari Leyla’nin da video izleyecegi ayri bir sey olsun demis! Ah ahh, anneme bir ton laf ettim diye ne kadar uzuldum anlatamam! Bu Kindle’in cocuklar icin olani mi var nedir icinde hali hazirda yuklu videolar ve uygulamalarla geliyor. Anneme su su iki-uc video disinda asla baska bir sey izletme diyen ben, Kindle’in icindeki yeni (neyse ki bir tane) videoya sigindim. Zaten video sayisi arttikca sorunlar da artiyor cunku Leyla henuz konusamadigi icin hangi videoyu (ve o video icindeki hangi sarkiyi!) istedigini anlamak gittikce guclesiyor. Eskiden bir video acar bastan sona mutlu mesut izlerdik, simdi ise video diyelim 30dk’ysa, kah o videonun icinden “wheels on the bus”i istiyor, kah “twinkle twinkle little star”, kah “ring around the rosie”. Hangi sarkiyi istedigini anlamak buyuk marifet gerektiriyor, o da yetmiyor eliyle diyelim “wheels on the bus” istedigini anlatti, hah diyip seviniyoruz ne istedigini anladik acacagiz ve herkes mutlu olacak diye; acana kadar gecen 10 sn icinde hanimefendi fikir degistiriyor bu sefer eliyle “finger family”i istedigini anlatiyor, onu aciyoruz bu sefer baska bir sey! Devam etmiyorum, sanirim herkes hislerimi anladi! Yine de bu aralar en sevdigi sarki “wheels on the bus”, en sevdigi sey de bu sarkiyla dans etmek!
Neyse ki son gunlerde video acmadan baska turlu oyunlarla vs geciyor yemek vakitlerimiz, oyle olmasina da cok seviniyorum! Yedigi yemek miktari da artti o da bizi ayri mutlu ediyor. Hala ama haslanmis yumurtanin sadece beyazini yiyor, ne hikmetse sarisini bir turlu agzina surmuyor. Kahvalti genellikle haslanmis yumurta beyazi, yarim avokado, herhangi bir meyve (kivi, uzum, seftali, ahududu, bogurtlen veya blueberry) seklinde geciyor. Okulda da iki atistirma saati ve bir oglen yemekleri var. Her gun Leyla’yi okuldan alinca elimize bir kagit veriyorlar. Bugun su saattte uyudu, su saatte tuvaletini yapti, bunlari bunlari yedi diye. Valla yazilanlarin ne kadarini yiyor bilmiyorum ama diger cocuklarla birlikte olunca daha iyi yiyor gibi geliyor bana.
Leyla’yi yaklasik 5.30 civarinda aliyoruz okuldan. Bu aralar sinifa gidip kim Leyla’yi alacak diye yazi tura atiyoruz (ben aliyorsam Arman arabada bekliyor). Bir hafta oncesine kadar hep Arman aliyordu ama giderek babasina duskunlesince olaya bir el atayim dedim! Sinifa girince genellikle Leyla kendi basina bir oyuncakla oynuyor oluyor, beni gorene kadar her sey normal; eger beni hala gormemisse dolaptan sutunu, suyunu vs alip cantasini topluyorum, eger beni gormusse zaten kucuk capta bir kiyamet kopuyor. Hemen “anneee” diye feryat ederek bana kosuyor ve biraz agliyor. Hemen pesinden de kendi kendine kurulmus bebek gibi geride kalan arkadaslarina ve ogretmenlerine el salliyor. Ilk haftalarda bu duruma cok uzuluyorduk, hatta o yuzden ben sinifa gidip Leyla’yi almayi birakmistim ama ogretmenlerin dedigine gore butun gun nesesi yerindeymis (bu foto gerci hic oyle demiyor, haha!), sadece bizi gorunce asiri duygulanmaktan boyle yapiyormus. Zaten ilk birkac haftadan sonra bu durum epey hafifledi. Hala sinifta birden karsinda beni veya Arman’i gorunce feryat ederek kosuyor ama artik hic aglamiyor. Sonra mutlu mesut arabaya gidiyoruz. Genelde cok ac oluyor, arabada atistirmalik bir seyler hazir ediyoruz eve gidene kadar onlarla oyalaniyor.
Bu aralar garip bir sekilde bana cok duskunlesti. Eve gelince hemen salincaginda sallanmak istiyor, onu da yine beden diliyle anlatiyor. Kim sallasin kizim seni diyoruz, anne diyor. Benim de isime geliyor ben de zaten acik havada olmayi seviyorum, hava cok guzel, hafif serinledi diye sivrisinekler azaldi falan filan. Ilk zamanlarda onu sallarken arada gidip ciceklere de su verebiliyordum mesela, bu aralar imkani yok! Bir saat karsisinda ayakta asker gibi Leyla Hanim’i salliyorum. Gecen gun cok yorgundum, kizim ben de koltuguma oturayim seni oyle sallayayim dedim nuh diyor peygamber demiyor. Kendimi valla rehine gibi hissettim o gun. Sonra bazen sitenin parkina gitmek istiyor, parka gidiyoruz. Diger cocuklar da oluyor bazen, oyle olunca Leyla cok heyecanlaniyor. Abla abla diyor kizlara, onlar da anlamiyor yazik oyle bakiyorlar.

Buralar hep sulak ve sazlik yerler demistim, o yuzden epey bocek ve kurbaga var. Kurbagalar cok tatli boy boylar. Bir tur var ki resmen serce parmagimin tirnagi boyutunda! Neyse, kurbagalarla aram iyi ama ben boceklerden ve hatta kelebeklerden bile cok korkarim. Korktugumu Leyla’ya belli etmeyeyim diyorum ama bazen irkiliyorum ister istemez. Neyse ki Leyla cok cengaver, butun bocekleri aliyor eline hatta bir keresinde dur kizim dememize kalmadan “lovebug” denilen bocegi agzina bile atmisti! (Yazin Turkiye’deyken Leyla’nin kilosu ve istahsizligi tum ailenin gundemindeydi, o ara anneannemin en sevdigim lafi “olsun olsun kizim, sinek gitse kar” lafiydi. Diyelim ki vermeyin dedigim halde gereksiz bir sey verdiler Leyla’ya, o durumlarda kullaniyordu bunu.) Bu bocegi hupletme olayindan sonra Arman da bana hemen “olsun olsun Pinar, sinek gitse kar” deyince “iyy” surat ifadesinden, gulme krizine dogru hizli bir gecis yaptik.

Park ve salincak maceralarimiz 7-7.30 civarinda son buluyor. Bazi gunler Leyla kendiliginden “ev” diyor oyle eve donuyoruz, bazen de konusup ikna ederek eve sokuyoruz Leyla’yi. Buradaki kilit nokta Gunes’in artik gitmis olmasi, yakinda ay dedenin cikacak olmasi ve sokakta kimsenin kalmamis olmasi (varsa da onlari gostermemeye calisiyoruz, haha!). Neyse ki nispeten kolay ikna oluyor Leyla ve yemek fasli da bitince dis fircalama ve pijama giyme islerinin ardindan genellikle 8 gibi yatakta oluyor. Yatakta ba-a ve meenin varligi cok muhim! Leyla’yi yatagina koyunca bas ucundaki muzik aletini calistiriyoruz, bazen direkt oyle biraz yaninda bekleyerek uyuyor, bazen de muzik aletinin projeksiyonunu acip duvara yansiyan tum hayvanlara tek tek iyi geceler diyerek uyutuyoruz. Okula basladigindan beri de yatagina koyunca ara ara eliyle karnina vuruyor, yani beni gobegimden pis pislayin diyor, bazen de o sekilde uyuyor Leylos Hanim. 8-8.30 gibi uyuyor ama yaklasik 3-4 saatte bir uyanip sut istiyor, o yuzden gece hala biraz yorucu. Sag olsun gece nobeti Arman’da, o veriyor Leyla’ya sutunu geceleri. Bu sutu hala verme nedenimiz de yine yaklasmakta olan ameliyatiyla ilgili. Anneannemin dedigi gibi, “sinek gitse kar” diyoruz biz de ne yapalim…
Leyla’nin kelime haznesi; anne, baba, babis, bababiyya, anneanne, dede, at, ver, merhaba, bye bye, kaka, cis, atta, ev vs seklinde gidiyor. Iki kelimelik bir cumle kurmuslugu hic yok(tu), sonra birden bir gun soyle bir olay yasadik. Boylelikle Leyla Hanim’in ilk kurdugu cumle de “i love you” oldu!
Kisaca Leyla’nin bugunlerde yaptigi ve sevdigi seyleri yazayim dedim, saatlerdir yaziyorum! Sabah 6’da uyansin Leyla Hanim da ben de kafami taslara vurayim!
[…] aslinda hastalik surecinin baslamasiyla, Leyla’nin gece uykulari da cok bozuldu. Normalde aksam 8’den sabah 6.30-7’ye uyuyan, gece 2-3 kez sut icmek icin uyanan kizimiz gitti; oncelikle sabah 5’lerde, sonrasinda […]
BeğenBeğen